top of page
Writer's pictureMeltem Güler

MATRIX Mİ İNSAN TARLALARI MI?

Updated: Mar 14, 2022

İnsan, varoluşunun bir anlamı olduğunu düşünmek ve bununla beraber kendini değerli hissetmek ister. Bunun için yaptığı varoluşsal sorgulamalar ve gerçeğin peşine düşmek çoğu zaman daha büyük çıkmazlara düşmesini sağlar. Sonunda kendinin o kadar önemli olmadığını fark etmekse büyük bir hayal kırıklığı olur. Peki ya gerçekten önemli biri isen ve birçoklarının yaşamı sana bağlıysa?


 


Yarattığımız teknolojilerin sonumuz olacağı fikri birçok komplo teorisyeninin ortak düşüncesidir. İnsanoğlundan daha akıllı makineler üretmek, bir noktadan sonra makinelerin bizden daha iyi olduklarını düşünerek bizim için çalışmaktan vazgeçmelerine sebep olacak düşüncesi bu varsayımın temelini oluşturuyor. Peki ya insanlığa rahat batarsa ne olur? İşte bu noktada, bu soruya Matrix cevap veriyor.

Teknolojinin çok geliştiği ve insanların yaşamak için hiçbir şey yapmasına gerek kalmadığı bir dünya düşünün. Sanat ve felsefenin çığır açtığı, insan gücünün gündelik işler için kullanılmasına gerek olmadığı bir dünya. Ama sorun şu ki insanlar kendilerinden sıkılmaya başladılar. Hayatları çok kolaydı ve bir şey yapmalarına gerek kalmıyordu. Bunun suçunu robotlara atmaya başladılar. Aynı zamanda robotlar da kendi haklarını talep etmeye başlayınca insanlar, robotların insanlarla birlikte yaşamaması gerektiği kararına varıp robotların yaşayabileceği bir bölge oluşturdular. Hala insanlık için hizmet etmek isteyen ve insanların kendi potansiyellerinin üstüne çıkmasını isteyen robotlar ise sorunun kendilerinde olduğunu düşünüp insana benzemedikleri için ayrıştırıldıkları kanaatine vardılar. Bunun üzerine insan görünümünde robotlar yapıp bu robotları insanların arasına temsilci olarak gönderdiler.



Ancak insanlar bunu aşağılayıcı bulup robotlara karşı bir savaş başlattılar. Bu savaşta robotların sahip olduğu adaptasyon yeteneği insan zekasına üstün gelince yenileceklerini anlayan insanlar, robotların enerji kaynağı olan güneşi kapatma fikrini buldular. Yaptıkları silahlar sayesinde gökyüzünü kapkara bir örtüyle kaplayan insanlar robotların enerji kaynağını kapatmış oldular. Bu hareketleriyle birçok insanın ölümüne sebep olsalar bile, bu uzun kışın ardından robotları yenip yeni jenerasyonlar üretebileceklerine olan inançları bu kayıpların önemsiz olduğuna onları inandırmıştı. Ancak güneşten enerji elde edemeyen robotlar, yeni enerji kaynakları ararken insan vücudunun ürettiği enerjinin ne kadar iyi bir kaynak olabileceği gerçeğini farkettiler. Bunun sonucu olarak da insanları batarya olarak kullanabilecekleri yeni bir sistem ürettiler.


İnsan Tarlaları olarak adlandırılan bu sistemde, insanlar Matrix adındaki bir simülasyonun içinde yaşamlarına devam ederken aynı zamanda robotlara gereken enerjiyi sağlamış oluyorlar. Vücutlarının belli uzuvlarına bağlanmış kablolar beyinlerinden gelen sinyalleri Matrix’e yolluyor bu sayede fiziksel evrende hareket etmeyip Matrix’in içinde beyninin gönderdiği sinyallere göre hareket edebiliyorlar.


Robotlar, insanları batarya olarak kullanırken, insanların güneş ışınlarını engelleyen örtüsünü geçmeyi başarıp güneşten enerji elde etmenin yolunu da buluyorlar. Ancak insanın özgür iradesiyle hareket etmesinin, insan ırkının sonunu getireceğini düşündükleri için insanların Matrix’te kalmaları gerektiğine karar veriyorlar. Matrix’in yaratıcısı olan program kendine “Mimar” ismini veriyor. Mimar, ilk yarattığı simülasyonda cennet benzeri herkesin mutlu olabileceğini düşündüğü bir program oluşturuyor. Ancak bu programa uyum sağlayamayanlar oluyor ve verimleri çok düştüğü için yeni bir simülasyon başlatıyor. Yeni başlattığı bu simülasyon ilkinin tam tersi olan distopik bir simülasyon. Ancak buradan da istediği verimi alamayan Mimar, iç güdülere sahip Kahin adında bir program yazıp bu programın yardımıyla simülasyonlarını geliştirmeye başlıyor. Kahin’in ilk önerisi, iki farklı simülasyon oluşturup uyum sağlayamayanların burada yaşamasını ve oluşturulan bu yeni simülasyonun gerçek olduğunu düşünmelerini sağlıyor. Bu ikinci simülasyonun adı Zion. Zion’da, Matrix’in gerçek olmadığını düşünen ve oradan çıktığını düşünen insanlar, insanlığın son kalesi olarak savaştıklarına inanmaya devam ediyorlar.



"The Matrix: Reloaded (2003) concept art by Jim Martin"




Zion her ne kadar denge için başarılı olmuş olsa da içinde barındırabileceği belli bir sayı vardı ve bu sistemin verimsizleşmesini sağlıyordu. Bunun için Mimar yeni bir yazılım geliştirdi. Bu yazılım kendisinin insan olduğuna inanıyordu ve diğerleri tarafından “Seçilmiş Kişi” olarak tanınıyordu. Matrix’in içindeki ajanların görevi olan çevreden bilgi edinip Mimar’a ulaştırmak, bu seçilmiş kişinin Zion’da yapması planlanan şeydi.


Tabii her zaman her şey planlandığı gibi gitmiyor. Yaptığımız seçimler her şeyin değişmesini sağlayabiliyor. Filmde hep olduğu gibi, Neo’nun yaptığı seçimler onun seçilmiş kişi olmasını sağlıyor. Belki de önemli olduğunu düşünen ve bunun peşinden koşan insanlardan bazıları, farklı seçimler yapmaktan korkmadıkları için gerçekten önemli kişiler olmayı başarmışlardır.


Umuyorum ki sizin de bir sonraki seçiminiz yeni yazılarımızı okumak olur. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.





 

KAYNAKLAR











330 views0 comments

Kommentare


Post: Blog2_Post
bottom of page